12 Kasım 2011 Cumartesi

'' Dünya Pırıl Pırılmış.. Bana Ne !''

Orhan Kemal'den
Okuduğum ilk kitap ( Baba Evi ) olmuştu. 1950'lerin başlarında. Onu ( Avare Yıllar ) izledi. Bu iki kitap, yazarını '' vazgeçemediklerim '' arasına yerleştirdi hemen. Bugüne kadar da Orahan Kemal hep '' benim yazarlarım '' arasında yer aldı . Bereketli topraklar üzerinde ' yle, Murtaza'yla, 72. koğuş'la, eskici ve oğulları'yla . Elbette öyküleriyle .
Gösterişsiz, yalın edebiyatın doruklarında dolaşmıştır . Orhan Kemal. Anlatacağını '' oyun'' lara , ''numara'' lara sığınmadan dostdoğru anlatmıştır . Gücünü, sıcaklığını '' insan '' dan almıştır. Edebiyat aracılığıyla insana ulaşmamış, insan aracılığla kendi edebiyatını yaratmıştır.
Orhan Kemal Çukurova'dan geliyordu. İşsizliği, açlığı, acıyı, sömürüyü görmüş, yaşamıştı. Kitaplarda okumamıştı bunları.Toplumsal gerçekcilik denen şeyden haberi bile yoktu belki, yazarlık iç güdüsü gözlemciliğiyle birleşip yeteneğiyle de beslenince, kendini Gorki 'lerin, Steinberck'lerin çizgisinde buldu. Öykünmeyle değil, kendiliğden oluveren birşeydi bu.

                                                                      *  *  *
 Bu hafta Önemli Not kitabını yeniden okurken, Yeşilçam'a 150 kağıda hikaye satmayı ''başarınca'' mutlu olan Orhan kemal geldi aklıma. Kitap, Orhan Kemal'in tamamlanmamış yapıtlarıyla seçilmiş düz yazılarından oluşuyor.
Edebiyatımızın ölümsüz yapıtları arasında yer alan, bugüne kadar kim bilir kaç baskısı yapılan, tiyatroya uyarlanıp oyunu kapalı gişe oynanan 72. koğuş'un yazılış öyküsü de var kitapta.
''1953-54 kışı. Vakit geçe, dışarıda sulusepken, kendini Haliç Feneri'nin ahşap evleriyle ıssız sokaklarına kaldırıp kaldırıp vuruyor.
tükürseniz donacak bir soğuk hakim dünyaya. Karımla çocuklarım, her zamanki örtülerinin üzerine evde ne kadar battaniye, kilim varsa almış birbirlerine sokularak çoktan uykuya geçmişler.''
Ayda kırk lira ev kirasın ödeyemiyen, cebinde tramvay parası, mangalında kömür olmayan, ''bir ara, kendini sigorta ettirip bir husisi'nin altına atmak, bu suretle sigortadan alınması mümkün parayı çocuklarına bırakmak gibi çılgınca fikirler ''e kapılan Orhan Kemal, o gece gaz ocağında ısınmaya çalışarak 72. koğuş'u yazar. ertesi gün de ...
''Öğleden sonra magazinlerden birine koşuyorum. İçin içime sığmamaktadır. Hemen kapacaklar. Hiç olmazsa küçük bir avansla eve döneceğim. Et, ekmek,bir şişe Marmara şarabı, kömür alıp o geçe felekten bir gün çalacağım.''
Ama ''eserinizi okuyalım.Mümkünse bize yarın uğrayın'' derler Orhan Kemal'e.
''ne yapalım? yarını beklemekten başka çare yok.Bekliyorum. Ertesi gün küçük avanstan o kadar eminim ki, su bardağında bilediğim paslı jiletimle şıpın işi bir tıraş, koşuyorum. Eserlerimi teslim ettiğim dergi sahibi yerine odacı çıkıyor karşıma : 'Sanat müşavirimiz müstehcen buldu, müsveddelerinizi buyrun...'
''Elimde müsveddem, dolaşan ayaklarımla magazin idarehanesinden çıkıyorum. Kar dinmiş,güneş soğuğu kımış. Dünya pırıl pırılmış. Bana ne ? Bu pırıl pırıl, bu şıkır şıkır dünyadan o kadar uzağımki. Alamadığım avanstan çok, yaptığım işin anlaşılamaması...''
'' Evden içeri ölü gibi giriyorum.''
'' Ne karım, ne çocuklarımda tek laf. Kendimi sedire bir kalıp gibi bırakıyorum. Serde erkeklik olmasa ağlayacağım. Hemde katıla katıla...''

31 Temmuz 2011 Pazar

PARA KİMDE ?

Ata sözü : Paranın ve imanın kimde olduğu belli olmaz!!!!!!!
Parası olan da param yok diyo olmayanda anlamadım gitti . Kiminle sohbet etsen  konu paraya gelince yok,milyonları olanda da para yok omayanda zaten yok. Geçdiğimiz günler bir tanıdık gelmişti Bodrum'a 30 yıl oldu görüşmemiştik Kendisi söyledi artık zenginim diye Bir tirilyon (Eski TL ile) At yarışından para almış.Şirketleri  kiralık arabaları evleri falan filan lakin Bodrum'a gelirken kredi kartından 5 bin tl çekmiş parası yokmuş.

12 Haziran 2011 Pazar

ÖYLESİNE,BÖYLESİNE BİR YAZI

Canım sıkılıyor canım!....
Birşeyler yapmalı,birşeyler yapmalı!.....
Devrimmi yapsam ne?
Mesela yaşantımda devrim!.....
Neden olmasın.

8 Haziran 2011 Çarşamba

DOSTLUK ÜSTÜNE

Dostların arasında olmak çöl ortasında kendini yemyeşil bir vahada bulmak gibidir. Kuruyan dilin suya doyar, daralan yüreğin ferahlar, içindeki karamsarlık sisi perde perde kalkar. Dost umut demektir. Faniliğinle, eksikliğinle, kusurlarınla, takıntılarınla çok daha barışık hale getirir seni. Dostun seni seviyordur ya, aynen bu halinle seviyordur ya, sen de kendini daha çok sevmeye başlarsın. Onun gözünden kendine bakarsın. Bir damla içersin dostluğun iksirinden, dünyaya bakışın değişir. Bir yudum daha, sırtın dikleşir, özgüvenin pekişir

2 Haziran 2011 Perşembe

İstanbul'dan kopmak

Bu gün 2 haziran 2011 İstanbul Esenkent'deki iki odalı şirin mi şirin denilebilecek Evimi sattım.Bu sanırım İstanbul'dan Binevi kopmak oluyor Yaşantımın kalan yıllrını şu an zaten yaşamakta olduğum Bodrum'da geçireceğim, sanırım.Bu kararı vermek benim için hiçde çok kolay olmadı.

26 Şubat 2011 Cumartesi

YİTİK HÜZNÜN GÜNCESİ: AŞIK-I SADIK MENEM

YİTİK HÜZNÜN GÜNAŞIK-I SADIK MENEM


Mende mecnundan daha füzun aşıklık istidadı var

Aşık-ı sadık menem mecnun’un ancak adı var”

N'ola kan dökmekte mâhir olsa çeşmim merdümi

Nutfe-i Kabildir ü gamzen gibi üstadı var

Kıl tefahur kim senin hem var ben tek âşıkın

Leylî'nin Mecnun'u Şirin'in eğer Ferhadı var

Ehli temkinim beni benzetme ey gül bülbüle

Derde yok sabrı ânın her lâhza feryadı var

Ey Fuzûlî âşk menin kılma nâsihten kâbul

Akl tedbîridir ol sanma ki bir bünyâdı var



FUZULİ CESİ: AŞIK-I SADIK MENEM

18 Şubat 2011 Cuma

YILDIZ KENTER’E

Sevgi değer, saygı değer Yıldız Ken.ter..
    Size içimden geçenlerin tümünü aktarabilir miyim; bilemiyorum... 
    Deneyecegim...
    En sonda yazmayı düşündüğümle başlamak isterim!
    Esaretteki kişinin sanatcıdan aldığı destek, onun özgürlüğüdür.
    Siz , benim özgürlüğümsünüz.
    Sizinle özgürlüğü, tutukluluğumun birinci yılında , hücremde,hücrelerime kadar hissetmiştim.
    Ogün sahnede şunları söylemiştiniz
    “ Mustafa Balbay sorgusuz sualsiz, nedensiz tutuklandı , 5 gün , 25 gün , 90 gün , 200 gün , 300 gün, 365 gün ... Nedeni mi ? bilmiyorum, anlayamıyorum. Demokrasiyle , hukukun üstünlüğüyle hiç bağdaşmayan biçimde ... Güven duygum yok oluyor , canım acıyor , korkuyorum . Utanıyorum.
    Bu  durumda pek çok insan var . Balbay ‘ın kişiliğinde onlarıda anıyorum.
    Hep saydım günleri çıkar diye ama 365 gün olunca birşey kabardı içimde ... Neden tutuklu olduklarını anlayamadığımız insanların neden tutuklu olduklarını anlamamız lazım .
Anlayamıyorsak , bu işte bir bit yeniği var demektir . “
    Şimdi tutukluluğun ikinci yılı yaklaşıyor, sözleriniz hala güncel .
Ama asıl söz etmek istediğim bu değil...
                                                               ***
    Siz , “ Aydın sorumluluğuysa , sanatçı sorumluluğuysa yerine getirdim işte. Sahnede toplumla paylaştım düşüncelerimi . Vicdanım rahat “ demediniz . Defalarca Silivri ‘ ye , duruşma salonuna gelerek eski deyimle “ ispatı vücut “ ettiniz . Ben 6 saydım .
    Her gelişinizde , o gülümseyişiniz , o beden dolu heyecanınız , bende taptaze duruyor . Kalbimin hemen girişindeki “ toplumsal güzellikler müzesinin “ en güzel yerinde , arada bir dokunuyorum .
    Ama asıl söz etmek istediğim  bu da değil ... 8 Ocak ‘ ta Kadıköy Belediyesi ‘ nin düzenlediği “ meslekte 30. yıla saygı “  toplantısı için bir mektup yazmamı istediler . Mektubu sizin okuyacağınızı
söylediler. Nasıl özgürleştim ...
    O gün Caddebostan Kültür Merkezi ‘ nde mektuba kattığınız ruhun ardından Belediye Başkanımız Selami Öztürk ‘ ün konuştuğunu sonra da meslektaşlarımız , dostlarımız Ataol Behramoğlu , Bekir Coşkun , Erdal Atabek , Enver Aysever , Ferai Tınç, İdris Akyüz , Melih Aşık ,  Mehmet  Tezcan ,  Meriç Velidedeoğlu , Mustafa  Mutlu , Oray Eğin , Orhan Bursalı , Orhan Erinç , Ümit Zileli , Yalcın Bayer, Yazgülü Aldoğan , Zeynep Oral ‘ın  kitaplarımı imzaladığını , gazete , televizyon haberlerinden öte , ertesi hafta duruşma salonuna gelen Kadıköylülerden dinledim.
    24 Ocak ‘ta Antalya Belediyesi  benzer  toplantıyı  Uğur  Mumcu ‘ yu anma etkinliği çercevesinde düzenledi . Alev Coşkun , Ataol Behramoğlu , Can Ataklı , Melih Aşık ,  Metin Demirtaş ,Meriç Velideoğlu , Orhan Bursalı  kitaplarımı  imzaladılar. Kadıköy ve Antalya’ ya katılan , omuz veren meslektaşlarıma , belediye başkanlarına gönül borçum var . Elbet birgün öderim .
    Antalya Atatürk Kültür Merkezi Aspendos salonu ‘ ndaki toplantı için de bir mektup istemişler , sizin okuyacağınızı söylemişlerdi  . Mektubu bir sanatçı  duyarlılığıyla okuyuşunuzun izleyenlerde yarattığı etkiyi , gelen mektuplar anlatıyordu .
    Melih Aşık ‘ ın penceresinden de öğrendim ki ; o toplantıya katılmak için 12.30 ucağı ile gelip 16.30 ucağıyla dönmüş , akşam oyununuza yetişmişsiniz .
    Bunu okuduğum an , içimin ne kadar dolduğunu gözlerim söyledi .
    Kimi dönemler yılda 500 kez sahneye çıktığınızı biliyorum . Bu , haftada 9 oyun eder . Bunca yoğunluğunuzun arasında benim mektubumun da sizin sahnenizde yer alması , ömür boyu taşıyacağım bir diploma .
    Bu iki mektubun arasında ,17  Ocak ‘ta duruşma salonuna geldiniz . O gün 10 otobüs dolusu İzmir gelince , o çoşkuyla sizi de İzmir gibi selamladım . Sizi ilk İzmir ‘ de Ege Üniversitesi öğrencisiyken izlemiştim .
                                                                                              ***
    Sevgi değer , saygı değer  Yıldız Kenter , kimi özdeyişlere yaptığım eklerden bazılarını seviyorum , onlar belleklerde yerleşsin istiyorum .
    Bir Çin sözü var:
    Bir yıl sonrasını düşünüyorsan ,tohum ek . On yıl sonrasını  düşünüyorsan, ağaç dik , yüzyıl sonrasını düşünüyorsan, toplumu eğit .
    Bu söze ekim şu :
    Bin yıl sonrasını düşünüyorsan , sanatçı yetiştir . Siz bu toprakların on yılları , yüzyılları  değil , bin yıllarısınız. Zaten “ Ben Anadolu “ ile bin yılları bugüne taşımadınız  mı ?
    Okur şahidim olsun ki ; sizin bana verdiğiniz değeri hak  etmeğe , yaşamım boyunca sadece bir yazar değil , aynı zamanda bu mücadele insanı olmaya çalışacağım .     
                                                                                                                                                             Mustafa Balbay                                                                                                                                                            6 ŞUBAT 2011
                                                                                                                      

                                                                                                                            

                                                                                                                            
                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                      

2 Ocak 2011 Pazar

Bir yılı daha geride bıraktık

Sevgili: Bir yılı daha geride bıraktık,iyimi oldu ! hiçde iyi olmadı yaşlanıyoruz.
İçinde yaşadığımız ülkemizin o kadar çok sorunları olduğunu hepimiz az çok biliyoruz.
Bırakalım bunları siyaseti bilenler yapsın.
Yürü bire yalan dünya
Sana konan göçer bir gün
İnsan bir ekine misal
Seni eken biçer bir gün
( Karacaoğlan )
Yeni yılın ilk pazar günündeyiz.
Karacaoğlanın dizeleri ne güzel da yakışmış.Biri gider öbürü gelir,yıllar böyle geçip gider.
Yada gitti gider!...Bir düşte olduğunu bilemeden,yarın,yarın diye kendini kandırarak!..
Yarın gelir,öbür günde gelir,aylar derken yeni yılda bulursun kendini...
Önce bak aynaya,bir değişme varmı? yok,hep aynı adamsın!.. Öyle gelir,ama zaman ağır
işcidir,belli etmez kendini,bir gün baktın mı yeniden aynaya"Bu ben değilim"dersin!..Eski
resimlerine bak,işte sensin,ama artık sen değilsin!Zaman almış götürmüş sen sandığın kişiyi.
Ben kendi açımdan bakdığımda 2010 da kaybettiklerim,kazandıklarımdan daha ağır olduğunu
fark ettim şöyleki! Tarih olarak pek de hatırlıyorum sayılmaz, bir akşam dostlarla beraber her zamanki gibi iki tek atıp Şiir dinletisi bahanesi ile benim evde toplanmıştık Pikapta "Zeki Müren'in" o muhteşem yorumu,
( GÖZLERİNİN İÇİNE BAŞKA HAYAL GİRMESİN. ) Kendimizde geçmiş idik, ki
konu birden bir zamanlar değer verdiğin birilerine geldi değermi,değmezmi o kişi için değmezmiş denildiğinde söylemin yanlış olduğunu fark ettik o zamanlar değermiş şimdiki zaman değmezmiş söyleminin daha doğru ve geçerli olduğu fark ettik.
Sizcede öyle değilmi? bir zamanlar içtiğiniz su ayrı gitmezken ve o kişi için ne kadar değerli söylemleri, beraber olduğunuz kişilere aktarırken bir anda değmezmiş diyorsunuz çelişki değilmi? o zamanlar değermiş,şimdiki zaman değmezmiş denilirse daha gecerli olmuyormu. Yeni kazanımlar dileği ile tüm dostlara ikibin on bir yılının
sağlık,mutluluk getirmesi dileği ile NOT: başlıktaki Sevgili tümcesi( Ali Sirmen'den.